SULTAN MURAD'lN ANADOLU SIYASETI ve YILDIRIM BÂYEZID'IN EVLENMESI Birinci Murad'in, savas günlerinde oldugu gibi baris zamanlarinda da yegâne emeli, Avrupa ve Asya'da fetihleri devam edip sinirlarini genisletmekti. Bu sebeple o, Rumeli'deki hâkimiyetini saglamlastirirken, Anadolu birligini saglamak gayesiyle de buradaki beylikleri de topraklarina katma siyaseti güdüyordu. Fakat bunu gerçeklestirmek için Anadolu'daki beyliklerle çatismaya girmemeye ve barisçi bir siyaset takip etmeye azamî dikkati gösteriyordu: Bu siyaseti büyük bir maharetle uygulayan Sultan Murad, Karaman ogullarinin tehdid ve tazyiki karsisinda Osmanlilara dayanmak ihtiyacini duyan Germiyan oglu Süleyman Sah (1361-1387)'in arzusu üzerine oglu Bayezid'i, Süleyman Sah'in kizi Devlet Hatun ile evlendirdi. Tarihî kaynaklarimizda uzun uzadiya anlatilan ve hakkinda teferruatli bilgi verilen bu evlilik, Süleyman Sah'in arzusu üzerine olmustu. Buna göre Süleyman Sah, oglu II. Yakub Bey'i yanina çagirip kendilerinin ve memleketlerinin Karamanlilardan korunmasinin güç oldugunu, bu yüzden Osmanlilar ile yakinlik kurmayi düsündügünü, bunun için de kizi Devlet Hatun'u Murad'in oglu Bâyezid'e vermeyi düsündügünü söylemisti. Yakub Bey, yasli babasinin bu teklif ve arzusunu kabul etmis olmali ki, Sultan Murad'a, Ishak Fakih adinda saygi deger bir kisi ile Germiyan ülkesinin bazi ileri gelenlerini elçilikle görevlendirip gönderirler. Her ne kadar Hammer, "Bu sebeple büyük oglu Yildirim Bâyezid'e komsusu Germiyan hâkiminin kizini almak istedi. Bu evlilik, padisahin arzularina pek uygun düsüyordu. Çünkü genç prenses çeyiz olarak kocasina babasinin en güzel yerlerini getiriyordu" diyorsa da o günün sartlari ve gittikçe yildizi parlayan Osmanlilarin durumu düsünülünce bu teklifin bizzat Germiyan Beyi Süleyman Sah'tan gelmis olmasi yadirganmamalidir. Bununla beraber bu meselenin daha önce gayri resmî olarak görüsülüp konusuldugu, ancak her iki tarafin arzusunun açikça ortaya konmasi üzerine erkek tarafi olarak ilk resmî tesebbüsün Sultan Murad'dan geldigini düsünebiliriz. Germiyan Beyi Süleyman Sah'in elçisini, Edirne'de kabul eden Sultan Murad, onun getirdigi kiymetli hediyeleri kabul ettikten ve onu ülkesine gönderdikten sonra dügün hazirliklarina baslamak üzere kendisi de Bursa'ya gelir. Ilk is olarak bu mutlu ve neseli dügüne katilmak için Müslüman hükamdar ve beylere davetiyeler götürmek üzere elçiler gönderir. Hicrî 783 (1381) yilinda gerçeklesen bu dügünle ilgili olarak kaynaklar, su ortak bilgileri vermektedirler: Murad , kizi istemek üzere Kütahya'ya Bursa kadisi Hoca Mahmud Efendi, Kapi kullarindan Emir-i âlem Aksungur Aga, Samsa Çavus'un oglu Çavusbasi Demirhan, Yildirim Bâyezid'in dadisi ile Kadi Mahmud Efendi'nin ve Aksungur'un eslerini (zevcelerini) gönderdi. Süleyman Sah da Cemaleddin Ishak Fakih'i bir heyetle I. Murad'a gönderdi. Ishak Fakih bu heyetle giderken yaninda pek çok hediyeler de götürmüstü. Bu hediyelerin içinde meshur Germiyan atlari, Denizli bezleri, altin ve gümüs gibi gayet kiymetli esya bulunuyordu. Her iki taraf da kendi memleketlerinde tantanali bir sekilde dügün yapmislardi. Murad'in Bursa'da yaptigi dügün hakkinda kaynaklarda bir hayli bilgi bulunmaktadir. Bu bilgi sayesinde o günün örf, adet, kültür ve folkloru hakkinda önemli sayilacak malumata sahip oluyoruz. Bu da bize dönemin ekonomik, sosyal ve siyasî vaziyetini gösterme bakimindan önem tasimaktadir. Buna göre dügün söyle olmustur: "Hazirliklar tamamlandi. Etrafin beylerine davetçiler gönderdiler. Karamanoglu, Hamidoglu, Menteseoglu, Saruhanoglu, Kastamonu'da Isfendiyar ve Misir Sultanini davet ettiler. Kendi ülkesindeki sancak beylerini de çagirdilar. Evrenos Gazi'yi de davet ettiler. Ondan sonra dügüne basladilar. Etrafin elçileri geldiler. Beylerden hediyeler getirdiler. Iyi atlar, katarla develer ve fevkalade seyler getirdiler. Herkes âdet üzre hediyesini verdi. Herkes mertebesine göre yerli yerinde oturdu. Misir Sultani'nin elçisi dahi gel-di. O da hediyesini (saçu) takdim etti. Ona bütün elçilerin üstünde yer gösterdiler, oturdu. Bunlar, tamam olup oturduktan sonra izin verildi. Kendi sancak beyleri geldi. Hepsi mertebesine göre hediyelerini arz ettiler. Evrenos Gazi'nin hediyeleri ileri geldi. Yüz kul ve yüz kizoglan cariye. On oglanin elinde içi flori dolu on gümüs tepsi. Ve on oglanin elinde dahi on altin tepsi ve seksenin elinde gümüs ibrik ve gümüs masrapa. Elhasil bunlarin her birinin eli bos degildi. Bütün etraftan gelen elçiler hayrette kaldilar ki, bu hanin bir kulu böyle büyük hediyelerle geldi. Murad Han Gazi gör ki neylese gerektir? Evrenos Beyin getirdigi kullan, karavaslari (câriye) etraftan gelen bu elçilere taksim etti. Etrafin elçilerinin getirdigi atlari da Evrenos'a verdi. Gelen paradan bir kismini da Evrenos'a verdi. Kalanini bilgin ve yoksullara dagitti. Kendisine bir sey birakmadi. Bu dügün kim Murad Han etti kardas Yayildi sofralar döküldü çok as Bir ay tamam yenildi nimetler Fakir ü gani vü hem yedi evbas." Sultan Murad, gelini almak üzere Bursa kadisi Hoca Efendi'yi, Sancaktari Aksungur'u, Samsa Çavus'un oglu Çavusbasi Demirhan'i, kadi efendi ile sancaktarin eslerini ve Yildirim'in dadisini bin kisiden fazla bir birlikle Kütahya'ya gönderdi. Sultanin temsilcileri Kütahya'ya yaklasinca Germiyanoglu Süleyman Sah, ülkesinin ileri gelenlerini karsilayici olarak göndererek agirlamada, ikram ve iltifatta bulunmus, gereken saygiyi eksiksiz yerine getirmisti. Misafirlerin her birini durumlarina göre bir konaga indirmis ve herkesin degerine göre uygun yerler göstermisti. Bu suretle ziyafetler çekilmis, ev sahipliginin gerektirdigi bütün görevler hakkiyla yerine getirilmisti. Bundan sonra da dügün ve nikah törenlerine baslandi. Nikah, ser'-i serif üzere kiyildi. Nikahtan sonra kizini gelin olarak veren Süleyman Sah, çeyiz olarak sunulan Kütahya, Simav, Egrigöz (Emet) ve Tavsanli'nin devir tarihini de belirterek Çasnigirbasi Pasacik Aga'yi da yanlarina vererek gönderdi. Aksungur Aga, teslim alinacak kalelerin muhafaza tedbirlerini aldiktan sonra hep birlikte padisahin otagina (Bursa) dogru yola koyuldular. Bursa'ya yaklastiklari zaman devletin ileri gelenleri, padisahin yakinlari ve davetliler, sevinç içinde onlari karsilayip sultanin sarayinda harem dairesine indirdiler. Gerçek gayesi, Rumeli fütuhatini daha batilara götürmek olan Sultan Murad, bir taraftan bu plânini uygularken bir taraftan da Anadolu'da birligi kurmaya gayret ediyordu. Bununla beraber mümkün mertebe Anadolu'da savas yapmadan bunu gerçeklestirmek istiyordu. Zira Anadolu'daki beyliklerin sakinleri de müslümandi. Bunun için de bazi tedbirlere basvuruyor ve çareler düsünüyordu. Bu gayesinin gerçeklesmesi için akrabalik tesisine gayret ediyordu. Nitekim Kütahya, Simav, Egrigöz (Emet) Ve Tavsanli'nin Osmanli idaresine geçmesi bu akrabaliklardan biri vasitasi ile gerçeklesmistir ki bu da, bir zamanlar babasi Orhan Gazi'ye kafa tutmus olan Germiyanoglu'nun, daha önce pençelestigi adamin oglu ile hos geçinmekten baska çaresinin olmadigini anlamasi ile mümkün olmustur. Germiyanoglu, er geç Osmanli hududlari içine girmesi mukadder olan topraklarini pâdisaha, kizini da sehzâdesi Bâyezid'e vermek suretiyle siyaset sahnesinden sessizce uzaklasmaya ve sakin bir hayat yasamaya baslamisti. Mükrimin Halil Bey, Osmanlilara verilen yerler arasinda zikredilen Kütahya'nin, beyligin merkezi olmasi hasebiyle verilemeyecegini ileri sürmekte ise de arsiv belgeleri, Kütahya'nin da verildigini göstermektedir. Nitekim Süleyman Sah da buranin verilmesi üzerine Kula'ya çekilmistir. Süleyman Sah, Karaman ogullarindan korunmak için beyligin devaminin bu yolda mümkün olacagini görmüstür. 1381 yilinda yapilan dügün dolayisiyla çeyiz olarak verilen bir kisim Germiyan topraginin tesbiti "Tapu Tahrir Defterleri"nden de mümkün olmaktadir. Kaynak: Osmanli tarihi
|